Ar-Ge’nin Ölçülebilir Değeri: Patent

Ar-Ge’nin Ölçülebilir Değeri: Patent

Günümüz rekabetçi piyasasında bilgi, işletmeler için önemli bir değer haline gelmiştir. Uzun vadede, maddi ve finansal varlıklar karlılık üzerinde olan etkilerini artık kaybetmeye başlamıştır. Sektörde lider olmak isteyen işletmeler, en iyi bilgi ve enformasyona sahip olma noktasında çalışmalarına yön vermeye başlamış, yeni bilgi ve teknikler üzerinde çalışmaya yönelmiştir. Yeni bilgiye ulaşma yolunda işletmelerin yatırım yaptığı temel süreçlerden hiç şüphesiz en önemlisi araştırma ve geliştirmedir.

Kısaca Ar-Ge olarak tanımlanan bu süreçte, bilgi dağarcığını artırmak amacıyla sistematik olarak sürdürülen yaratıcı çalışma ve bu bilginin yeni uygulamalar yaratmak için kullanılması sayesinde entelektüel sermayeye ulaşılır. Başta yazılım, danışmanlık gibi teknolojiye yön veren şirketler için piyasa değerinin oluşturulmasında Ar-Ge çok önemli bir yere sahiptir.

Ar-Ge, yetkinliği geliştirme, yenilik, buluş, ürün geliştirme ve süreç iyileştirme de dâhil olmak üzere var olan işi yenileme veya genişletme ya da yeni işler yaratma potansiyeline sahip ve teknolojiyle ilgili her türlü faaliyeti kapsamaktadır. Ar-Ge bir varlık olarak bilgi sermayesinin üretim ve gelire dönüştürüldüğü yatırım olarak görülmektedir (Matheson; Matheson, 1999). Buna göre Ar-Ge çalışmaları işletmenin sadece maddi varlığını değil piyasa değerini de arttırmaktadır.

Yurt dışında faaliyet gösteren öncü teknoloji firmaları incelendiğinde Ar-Ge çalışmalarına yaptıkları yatırımın gayri safi milli hâsıla içerisinde büyük bir değere sahip olduğu görülecektir. Özellikle kriz ortamında işletmeler açısından yapılacak en iyi yatırım yine Ar-Ge’dir. Ülkemizde sıklıkla yapılan hata ise dünyanın aksine, kriz ortamında Ar-Ge’ye yapılan yatırımların azaltılması ve bunun yerine üretim ve pazarlamaya ağırlık verilmesidir. Kısa vadede etkili bir çözüm gibi görülse de uzun vadede, pazarlama üzerine yatırımın yapılması işletmenin maddi varlığını arttırmada etkili bir yöntem değildir.

Günümüz şartlarında gelişen rekabet koşullarına bağlı olarak, yenilik konusunda yapılan çalışmalar zorunlu bir şekilde artış göstermiştir. Yenilik arayışında olmazsa olmazlar arasında son teknolojinin takip edilmesi, işletmeler için yeni ürün ve üretim tekniklerinin geliştirilmesi gibi yollar izlenmektedir.

Dünyada var olan teknolojik gelişmeler işletmeler tarafından gerçekleştirilen Ar-Ge faaliyetleri sonucu buluş ve inovasyon olarak ortaya çıkmaktadır. Teknolojik gelişme ve inovasyon, işletme açısından karlılığın ve pazar payının artmasına neden olurken, aynı zamanda da ekonomik büyümeyi sağlamaktadır.

Türkiye açısından Ar-Ge yatırımları incelenecek olursa (Grafik 1), özellikle ekonomik kriz yaşanan dönemlerde Ar-Ge yatırımlarının azaldığı görülecektir. Dünya çapında yaygın olan anlayışın aksine özellikle ekonomik kriz ortamında ülkemizde faaliyet gösteren işletmeler, Ar-Ge yatırımlarını askıya almakta ve üretime ağırlık vermektedir.

Ancak mevcut bilgi ve teknolojinin kullanılması yoluyla piyasaya sürülen ürünlerin özellikle kriz ortamında benzer ürünler ile rekabet etmesi oldukça güçtür. Dolayısıyla bu tip dönemlerde maddi kaynakların öncelikli olarak Ar-Ge çalışmaları için kullanılması ve rekabet üstünlüğü sağlayacak ürünlerin geliştirilmesi işletmeler açısından uzun vadede karlılık sağlayacaktır.